-A A+A

Rabbani Ol - Doğru Bilinçlenmeye Giden Adımlar

Hamd yüce Allah’a mahsustur. Salat ve selamın en şereflisi değerli nebimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve ashabına olsun.

Bundan sonra.

İbni Kayyim (rahimehullah) şöyle demiştir: Nefisle cihadın aynı şekilde dört mertebesi vardır.

Birincisi: Hak dini ve hidayeti öğrenme hususunda nefisle mücadele etmek. Öyle ki nefis için kurtuluş, dünya yaşamında ve varacağı ahiret diyarında saadet (hak dini ve hidayeti öğrenmekle olur) bunlarla ilgili olan ilmi kaybettiği zaman iki diyarda da bedbahtlardan olur!

İkincisi: Öğrendikten sonra amel etme hususunda nefisle mücadele etmek. Zira amelden soyutlanmış bir ilmin nefse zararı olmasa da faydası da yoktur. 

Üçüncüsü: Öğrendiklerine davet etme, bilmeyenlere öğretme hususunda nefisle mücadele etmek. Böyle yapmazsa Allah’ın indirdiği hidayeti ve apaçık delilleri gizlemiş olur, ilminden istifade edemez ve ilmi onu Allah’ın azabından kurtaramaz!.

Dördüncüsü: Allah’a davet ederken karşılaşılan meşakkatlere, insanların eziyetlerine sabretme ve bütün bunlara Allah için katlanma hususunda nefisle mücadele etmek.

Bu dört mertebe tamamlandığında kişi rabbanilerden olur. Selef; bir âlimin hakkı bilip, onunla amel edip, insanlara öğretinceye kadar rabbani olarak isimlendirilmeyi hak etmeyeceğinde icma etmişlerdir. Herkim öğrenir, amel eder ve öğretirse işte bu kişi semaların hükümdarı tarafından değerli bir şekilde çağrılır. Müslüman ümmetimizin, hatta tüm dünyanın yaşadığı olaylar ve fitneler ortamında, işlerimizde bilinçli, vakıamızda fıkıh sahibi olmaya ve sorunlarımızın halledilmesi için çözümler getirmeye ne kadar da muhtacız…

Bu gereklilik; fıkıhla, dinimizdeki hükümlerde basiret sahibi olmakla, Allah’ın şer’i ve kevni sünnetlerini iyi bir şekilde bilmekle meydana gelir. Bu meselede sadece ilim talebesi olmak yeterli değildir. Nice ilim talebeleri hidayete ulaşamamış, bilakis ilmi kendisi için vebal ve faydalanamadığı bir şey haline gelmiştir. Nice âlimler dünyevi amaçlarını gerçekleştirebilmek için ilmi vasıta edinmişlerdir. Bizlerin gerçek manada ihtiyaç duyduğu şey, rabbaniler olmaktır. İlmi amel etmek için öğrenmeliyiz, daha sonra insanları öğrendiğimize davet etmeliyiz, eziyetlere sabretmeli ve ilmimizle amel etmede ve o ilmi tebliğde güç sarf etmeliyiz.

İslam ümmetindeki gençlerimizin çoğunun yitirdiği şey şudur: Şer’i ilmin dayanağı Rabbimizin kitabı ve Nebimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetini selefi salihinin (Allah onlara rahmet etsin) fehmiyle anlamaktır.  Yine aramızdaki birçok ilim talebesinin kaybettiği şeylerden biride; ilim talebindeki sadık niyettir. Öyle ki (sadık niyet) ilimle amel etmeye neden olur. Böylece (ilmiyle) amel eden, iyiliği emredip kötülükten nehiy eden, müfsitlerin ifsat ettiğini ıslah eden, İslam ümmetindeki salih selefin ıslah edici yolunu tamamlayan, karşısına bir engel çıktığında yada bir kötülük ve eziyet isabet ettiğinde sallanmayan, dağlar gibi dik duran bir nesil yetişmiş olur. O nesli aksilikler alıkoyamaz, tozları savuran rüzgârlar onları sarsamaz. Ebu Hureyre (radiyallahuanh)’dan gelen bir hadiste Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acizlik gösterme. Başına bir şey gelirse “şöyle yapsaydım, böyle olurdu” diye hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar” de. Zira “eğer şöyle yapsaydım” sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.

Hasan Basri (rahimehullah)’ın şöyle dediği aktarılmıştır:  Eğer ki basiretli ancak sabırsız birini görmek istersen görürsün, sabırlı ama basiretsiz birini görmek istersen onu da görürsün, basiretli ve sabırlı birini görmek istiyorsan işte bunun hakkında Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Onların içinden, sabrettikleri zaman bizim emrimizle doğru yola ileten önderler yetiştirmiştik. Onlar, bizim âyetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.” (Secde suresi 24. ayet meali)

Kuvvet ve hidayet sebeplerine sarılmak; Allah’a olan imanın gücünden, Allah’ın vadettiği (dünyada temkin ve ahirette ebedi nimetlere) kesin bir şekilde inanmaktan kaynaklanır. Basiretli ve zeki bir âlim olan ibni Kayyim el-Cevzi (rahimehullah)’ın az önce zikri geçen sözü nasıl sahih bir şekilde rabbani olunacağı hususunda açık ve yeterli bir beyandır. Kişi Rabbani olmakla, işlerinde beyyine üzere olur, Allah’ın izniyle davetin ağırlığını kaldırmaya güç yetirir, kendi nefsi ve ümmet için faydalı olur. Bu günlerde insanların çoğundan şu cümleyi işitiyoruz: “Hakkın nerede ve kimlerle olduğunu bilmiyoruz” bu hayretin ve hakka hidayet edilmemelerinin sebebi, hakkın açık ve net olmayışından değildir. Ancak telakki ve müracaat edilmesi gereken asılların çoğunda fesatlara düşmeleridir. Oysaki yapmaları gereken, dini ve hükümleri Allah’ın kitabından, Rasulullah’ın sünnetinden ve bu iki vahiyi anlamada selefi salihin fehmine ve aramızda onların fehmine sarılmış, ilim öğrenmiş, amel etmiş, ilmi öğrendiği gibi öğretmiş, bu ilim ve tebliğ yolunda duçar oldukları belalara sabretmiş ve kendilerini bu uğurda feda etmiş Âlimlere dönmeleri gerekirdi.

Ancak günümüzde ne yazık ki telakki mastarları; uydu ve televizyonlarda konuşanlar, internet sayfaları, toplumsal iletişim kurumları, facebook, twitter, whatsapp, telegram ve bunların dışında kendisinde yayınların, resimlerin, isimlerin bulunduğu ama sahiplerinin dinden ve menhecten anlamadıkları medya araçları, (telakki mastarları) oldu. Öncelikle kendi nefsinde (İslami) asılları yerleştiren, hakla batılı, doğru ile yanlışı, ayırt edebilen kimselerin az önce zikrettiğimiz medya araçlarını kullanmalarında bir beis yoktur. Ancak o araçları kendileri için telakki mastarları yapmaları, işte bu fesat ve dalalettir!.

Allah (azze ve celle) Müm’inler için telakki mastarlarını açıklarken şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler; (söz ve hareketlerinizle ileri varıp da) Allah'ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin; Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Hucurat suresi 1. ayet meali) 

ibni Abbas (radiyallahu anh) “(söz ve hareketlerinizle ileri varıb da) Allah'ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin” ayetini tefsir ederken şöyle demiştir: Kuran ve sünnetin tersine bir şey söylemeyin. Allah (azze ve celle) şer’i nasları anlamada müracaat edilmesi gereken aslı açıklarken şöyle buyurmuştur: Sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, şüphesiz onlar çıkmazdadırlar. Onlara karşı sana Allah yetecektir. O, işitir ve bilir. (Bakara suresi 137. ayet meali)

Ve Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra, Peygamberden ayrılıp, inananların yolundan başkasına uyan kimseyi, döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! (Nisa 115. ayet meali)

Bu ayetler kuran ve sünneti anlamada hidayet ve rüştün, selefin menhecine tabi olmakla gerçekleşeceğini ve (Selefin) dışında velev ki abid, zahit olsa da başkalarının fehmine dönülmemesi gerektiğini açıklamaktadır.

İbni Kayyim (rahimehullah) şöyle demiştir: İlim; Allah’ın, Rasulünün ve Sahabenin söylediğidir. Onlar irfan sahipleridir. Rasulullah’ın sözüyle falanın sözü arasında ihtilaf yapman ilim değil, ahmaklıktır!. İnsanlar bu konuda üç sınıftır: 

1: İlmiyle amel eden, basiretle Allah’a çağıran ve Allah yolunda eziyetlere sabreden Âlim. 

2: Hakkı arayan ve Allah’ın kitabı, Rasulullah’ın sünneti dışındakilere taassup etmeyen ilim talebesi.

3: Cahil taklitçiler. Allah onlardan bazılarını tevfik eder ve onları rabbani âlimlere tabilerden kılar. O (cahil taklitçilerden) Allah’ın yüz üstü bıraktıkları da cehennem kapılarına çağıranların tabileri olurlar! Allah bizleri ve müslümanları bundan korusun. 

Ali (radiyallahu anh)’ın dediği gibi: İnsanlar üç sınıftır: 

1: Rabbani âlimler. 

2: Kurtuluş yolunu öğrenenler, 

3: Her bağırana tabi olup, her rüzgârla yönleri değişen, ahmaklar. Onlar ilmin nuruyla aydınlanmamış ve sapa sağlam bir asla tutunmamışlardır.

Mücahid müslüman kardeşim: Telakki mastarlarında ve müracaat ettiğin kaynaklarda rabbani olmaya özen göster. Eğer rabbani olamazsan, ilmiyle amel eden rabbani âlimlere tabi ol. Ahmaklara ve işledikleri müfsit amelleri ıslah edici zanneden ve doğru olduğunu düşünen kimselere tabi olmaktan sakın!.

İmam Muhamed bin Sirin (rahimehullah) şöyle demiştir: Muhakkak ki bu ilim dindir. Bunun için dininizi kimden aldığınıza bakın!. 

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir. 

 

6 Eki, 2022 Şeyh Hâlid Bin Ömer Batarfi
Etiketler: İlim, Alim, Amel, Cahil, hak, Bilinçlenme, Rabbani