
İhlaslı Ol - Doğru Bilinçlenmeye Giden Adımlar
Hamd; Allah’a mahsustur. Salat ve selam Rasûlullah’a, ehline, ashabına ve onlardan sonra gelenlere olsun.
Bundan sonra:
Herkes Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu hadisini tekrarlıyor: “Ameller ancak niyetlere göredir ve her kişi için niyet ettiğinin (karşılığı) vardır…” Öyle ki; İslam’ın bu hadisin etrafında döndüğü ve ulemanın külli hadislerden saydığı bu değerli hadisi avam müslümanlar dahi defalarca tekrarlıyor. Buhari (rahimehullah) bu hadisi sahihinin birçok yerinde tekrar tekrar zikretmiş, hatta öyle ki; kitabının açılışını bu hadisle yapmıştır. İşte böyle yapmasının sebebi bu hadisin Müslümanın hayatındaki önemi ve değerinden ötürüdür. Malumdur ki, insanın amelleri ancak niyetleri ile olur ve niyetsiz bir ameli işlemesi imkansızdır. Tıpkı İbni Kayyim el-Cevzi (rahimehullah)’ın dediği gibi şayet (insan) yaptığı ihtiyari fiillerini niyetten arıtmak istese, bunu yapmaya aciz kalır. Şayet Allah (azze ve celle) insanı niyet etmeksizin namaz ve abdestle mükellef tutsaydı, O’nu güç yetiremeyeceği bir şeyle sorumlu tutmuş olurdu. Buna güç yetirebilmenin altına da girmezdi.Bazen insanlardan bir topluluk niyetleri farklı olduğu halde bir iş üzere anlaşabilirler, işte burada Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu buyruğunun manası devreye girer: “Her kişi için niyet ettiğinin (karşılığı) vardır."
Ey Müslüman! Senin işlediğin bütün salih amellerdeki ecrin Allah’a karşı olan ihlasına göre verilir ve Allah katında salih bir amelinin makbul olması senin Allah’a karşı olan ihlasına ve o amelde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine tabi olmana bağlıdır.
Allah (azze ve celle) şöyle buyurmuştur: “Kim Rabbine kavuşmayı ümîd (ve arzu) ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibadette (hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi) ortak tutmasın.” (Kehf sûresi, 110. ayet meali)
Ey Müslüman! İhlasına karışan bir kusurdan dolayı işlediğin amelin heba olması veya da sevabının azalması hoşuna gider mi? Bu soruyu özelliklede sevgili mücahid kardeşime soruyorum. Çünkü sen ailen ve sevdiklerinden ayrıldın dünya tağutlarına ve onların taraftarlarına düşman oldun, bel’âmlara ve onların sapıklıklarında boğulanlara muhalefet ettin bu sebeple şeytanın sana bu kapıdan yaklaşıp ihlasını bozmasından ve niyetini ifsat etmesinden sakın ve çok dikkatli ol. Unutma ki cihadda sana bu kapıdan sıkıntı verecek olan sorunlar çoktur.
O sorunlardan bazıları şunlardır:
Makam sevdası, şöhret, ganimet arzusu, riya, yakınlara haset, kibir, başkalarına aşağılayıcı bir gözle bakmak, bu ve bunun gibi sende bulunduğu zaman cihadını ifsat edecek, amelini boşa çıkaracak diğer sorunlar Allah beni ve sizi bu gibi kötü hasletlerden muhafaza etsin. Bu meselede Müslim’in sahihinde “Bayrak ve şöhret için savaşan ateştedir” adlı bölümün altında zikrettiği şu hadis sana vaiz olarak yeter.
Ebu Hureyre (radiyallahu anh) derki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i şöyle derken işittim: “Muhakkak ki kıyamet gününde kendisi hakkında hükmedilecek ilk insan şehiddir. Kendisi getirilir ve nimetler tanıtılır o da nimetleri tanır. Denir ki: dünyada ne amel işledin? Şehid der ki: Allah’ım şehid edilene kadar senin için savaştım. Allah (azze ve celle) derki: Yalan söyledin ancak sen cesaretlidir denilsin diye savaştın ve öylede denildi.”
Niyette meydana gelen bütün kötülükler bu hadisin manasının altına girer. Allah en iyisini bilendir. Bizler cihad yolumuzun başlarında – Allah’tan bu hususta sebat isteriz – Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Buhari’de geçen şu hadisini okurken: Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallalllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda cihad edenler için Allah’ın cennette hazırladığı yüz derece vardır. İki derecenin arası yerin ve göğün arası gibidir.” Bizler bu hadise şaşırıyor ve mücahidler için hazırlanmış derecelerin en yükseğine ulaşmayı temenni ediyorduk. Bu derecelerin en yükseğine nasıl ulaşılacağını âlimlere sorduk bizlere denildi ki; bu mücahidin ihlasına ve cihadda işlediği amellere göredir. Mücahidin cihadda amel işleyebilmesi için emir ya da mesul olması gerekmez bilakis asker olarak ta bu derecelerin en yükseğine ulaşabilir. (Yukarıda zikredilene) şu değerli hadis delalet etmektedir:
طُوبى لِعَبْدٍ آخِذٍ بعِنانِ فَرَسِهِ في سَبيلِ اللَّهِ، أَشْعَثَ رَأْسُهُ، مُغْبَرَّةٍ قَدَماهُ، إنْ كانَ في الحِراسَةِ، كانَ في الحِراسَةِ، وإنْ كانَ في السّاقَةِ كانَ في السّاقَةِ، إنِ اسْتَأْذَنَ لَمْ يُؤْذَنْ له، وإنْ شَفَعَ لَمْ يُشَفَّعْ
Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda atının yularını tutmuş, saçları dağınık, ayakları tozlanmış bir kula müjdeler olsun. Ordunun arkasında bırakıldığında arkadan gelen, ordunun önünde nöbete bırakıldığı zaman nöbet tutan, (insanlardan) izin istediğinde verilmeyen, aracılığı kabul edilmeyen (O kula) müjdeler olsun müjdeler olsun”. [Buhari]
Hadiste geçen “السّاقَةِ” kelimesi: Komutanın emriyle askerin ordunun arkasından gelmesi manasındadır. İbni Cevzi (rahimehullah) “السّاقَةِ” kelimesi: Tanınmayan ve şöhret peşinde koşmayan manasındadır demiştir. Halhali “السّاقَةِ” kelimesinin manası: Kendisine verilen emre itaat eden ve savaşta kendisi için belirlenen konumu asla terk etmeyendir demiştir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hadiste ordunun arkasından gelmek manasında olan “السّاقَةِ” kelimesini ve ordunun en önünde gitmek olan “الحِراسَةِ” kelimesini zikretmiştir çünkü ordunun en önünde veya en arkasında gitmek meşakkati büyük amellerdir.
Ey sevgili mücahid kardeşim komutanında bir kayırma görürsen şu sözü hatırla: İhlaslı ol
Hicrette ve cihadda senden yeni olan biri senin önüne geçirildiğinde şu sözü hatırla: İhlaslı ol
Başkalarına verilip sana verilmediğinde şu sözü hatırla: İhlaslı ol
Cihadî hayatının bütün alanlarında, Allah (azze ve celle)’nin şu sözü senden ayrılmayan bir şiar olsun: “De ki: “Şüphesiz benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur.” (En’am sûresi, 162-163. ayetler meali)
Davamızın sonu, âlemlerin Rabbine hamd etmektir.